ghg

BANGKOK'ta BİR BATAKHANE


2 - ANNEMİN PANİĞİ, BENİM BAVULUM: BANGKOK HAZIRLIKLARI

Yazı: ALTAR BAYKAL

FEYZA

Anneme sadece karakter değil, tip olarak da çekmediğimi söylemem gerek. Söz ettiğim gerçek, bu saçmalıklara takılmadığım için benim açımdan sorun değil; ama tanışların beni onun güzelliği ile kıyasladıklarını ve benim ona benzemememi onun adına şanssızlık olarak gördüklerini çok iyi bilerek büyüdüm. Hiçbir zaman onun gibi güzel olmayacağımı da çabuk anladım… ve buna -psikolojik tahlillere nanik yapacak şekilde- hiç aldırmadım. Ama çocukluğumda bu güzellik farkı nedeni ile kötü niyetli bir hala tarafından sürekli "Seni çingeneden aldılar" şeklindeki espri maskesi ile dürtülüp durdum. Başka bir kızı sorunlu edecek hava, bana hava-cıva geldi. Benim istediğim hareketti… değişiklikti. Bir psikolojik keramet de benden gelsin: Güzel annemim atıllığı, belki de beynimde güzel olan pasiftir benzeri bir kalıp yarattı. Sonuçta kendine yeten bir "saçmalığa yer yok kadını" doğdu. Her aldığım yaşta, güzelleşmek için varlarını yoklarını, kimi zaman sağlıklarını, riske atan arkadaşlarıma göstermeye çalıştığım anlayış katsayısı da düştü.

Ama onu Bangkok'taki o batakhane sahnesinde çıplak izlediğimde belki de ilk kez güzelliğin reel bir zevk ve bu yüzden anlık da olsa mutluluk kaynağı olabileceği gerçeği ile yüzleştim.

Anlattığım karakterdeki bir annenin "Ben Bangkok'a gidiyorum" dediğimde ne hale geldiğini ise anlatmama gerek yok. Hoşuna gitmeyen bir şey olduğunda hemen kaptığı "kordiyal" şişesi (ki, anneannem dahil, bizim aile nazlılarının kullandığı çarkıfelek özlü bir şuruptu) bu kez eline yapışmış gibiydi: Her zamanki (ama sırası ortama göre değişen) akış gereği fenalaştı, panik atak yaşadı, güzel gözlerini onları daha da anlamlı kılan yaşlarla doldurdu… ama arzusunu bu kez elde edemedi. Bu silahları babamın üzerinde o kadar etkindi ki, beni de böylece dize getirmeye çok uğraştı… sağlam kayaya çarptığını hala anlayamadı şeker anneciğim.

Ona göre Bangkok kadınları kaçırıp zorla fahişe, erkekleri cinsiyet değişim ameliyatından geçirip zorla ladyboy yaptıkları bir cehennemdi. Haklılığının en büyük argümanı ise onun zamanında hit olmuş, ama sonradan Tayland'da yasaklanmış bir parça olan "One Night in Bangkok"du. Oysa bir gezi gazetecisi olarak Bangkok'u "şeytani" olarak tanıtan bu parçanın tersine, bu güzel kentin kadın turistler için 2025 yılı İstanbul'undan daha güvenli olduğunu bilmekteydim. Orada macera vardı… heyecan vardı… ama sanılanın aksine güvenlik de vardı… En büyük suç, fahiş taksi ve gece hayatı fiyatları ile tapınak ve pazarlarda cüzdan ve cep telefonu kapkaçlarıydı. Herkesin bayıla-bayıla ve de tarihi güzellikler adına bilgi turizmine çıktığı Myanmar (eski Burma) ise suç oranı en yüksek turistik ülkeydi.

Annem sonunda yatıştı; çünkü ona teselli olacak bir durum da vuku bulmuştu: Geziye en sevdiğim arkadaşım -kankam- Şevval de gelmekteydi.

Şevval kafa kızdır, ama bir anaokulu sahibesi olduğu için dikkatli ve bir ölçüde tutucudur da. Sanırım ikimizi de birbirine bağlayan zıt karakterlerimizdir. O beni frenler, ben onu çılgınlaştırırım; böylece döne-yuvarlana yaşarız… sık sık sağımız solumda çürükler baş gösterse de!

İki kız kanka, kemerleri sıktık. Kişi başı en az 1400 dolar biriktirmek gerekiyordu. Onun için görece kolay olsa da ben epey zorlandım. Her şeyden kıstım, gece gezmelerini sıfırladım; çok da bunaldım ama sürekli Bangkok'tan konuşmak, websitlerini gezmek, birlikte neler yapacağımızı planlamak beni oyaladı ve altı ayda hedefimize ulaştık. Az yağmurlu, sıcaklığı ortalama 25-28 derecelik "serin sezon" olan Şubat ayı için -3 yıldız otel, uçak, 7 gece >> 1200 dolar" turuna zıpladık.

Ben turlardan nefret ederim. Sıradanlarla, ailelerle, "kocişim"ci kadınlarla hiç geçinemem. Onlar da -en çok da kocişleri gerçekten çok sık giydiğim minilerden uzanan sporcu bacaklarıma kilitlenince- tribe girerler. Karşılıklı bir "birbirimizi sevememe sorunumuz" vardır. Ama bu kez Şevval'e olay çıkartmayacağıma ve geçimli, sessiz, cici kız olacağıma söz verdim. Otel lobisine ayak parmağımın ucunu soktuğumda sözümün geçersiz olacağını da ekledim.

Departure tarihinden bir hafta önce alışveriş yaptık, adaleli bedenime ve omuz boyu sık dalgalı kahverengi saçlarıma çok yakışan turuncu bir "bodyci bikinisi" alarak kendimi şımarttım. Küçük bavulumda birkaç Jean, üç mikro mini etek, iki sandal (sandalet), bir stiletto ve birkaç seksi bluzdan başka şey yoktu… ha, tabidir ki bir da canım arkadaşım tabletim… hepsi bu kadar.

Toplaşma yerine bavul manyağı üç adet mutlu aile, ellerinde makyaj çantası, gözlerinde kartal bakışı ile çevreyi kolaçan eden iki adet "tek taş avcısı"; iki adet "son ilkbaharlar"ını yaşamaya kararlı emekli kadın tehlikesinden Şevvali siper ederek korundum. Sağ-salim uçağa bindiğimizde gezimin en tehlikeli bölümünü atlatmış olmanın rahatlaması ile şen bir ruhla macera sayfasını açtım.

Heyecan dolu anlar kenti Bangkok artık beni beklemekteydi.

Beni asıl bekleyenin bambaşka şeyler olduğunu bilmiyordum tabidir ki.


Ana Sayfa    |    Altar Kimdir?    |    Kitapları    |    Yazıları    |    İletişim


Dizayn: Altar-Stil Team - İçerik: Altar Baykal    |    Copyright © 2023 -